1.Varyant:
Arguvan Yöresi'nde yılın herhangi bir gününde köylülerin toplu olarak, yörede bulunan türbelere ziyarete gittikleri olur. Bu gidişler önceki yıllarda özellikle hasat sonu güz aylarına rastlardı.
Türbelere götürülen adak kurbanları (Koç, dana, horoz... vb.) kesilir, pişirilir ve "lokma" adıyla "Yemek Dökülür." Yani birlikte pişirilen etli aş birlikte yenir. Dilekler dilenir, dualar edilir, akşama doğru tekrar köye dönülür.
Arguvan Karahöyük Köyü'nden bir grup 1957 yılının Ağustos ayında Malatya/Battalgazi (Eskimalatya) İlçesi'ne bağlı Korucuk Köyü'nde Fırat kenarında bulunan Hasan Basri /Korucuk türbesine ziyaretine giderler. Gençler serinlemek için Fırat'ın sularına girer ve yüzerler. Aralarında Hukuk Fakültesi öğrencisi Abdulkadir Işık da vardır. Abdulkadir bir ara uzaklaşır, bunu gören ziyaretçiler feryat - figan ederler, çabalarlar ancak kurtaramazlar. Abdulkadir, Fırat'ın sularına yenik düşer ve boğulur.
Bu olay üzerine Gülistan Altuntaş'ın yeğenine yaktığı ağıt şöyledir.
Dere yüzünde dönen kayıklar
Anam ağlar babam beni sayıklar
Başıma toplanmış bağrı yanıklar
Nettim size beni yâre götürün
Sen benim kuzumsun ezel ezelden
Sen geziyken ben sakındım nazardan
Allah'ını seversen doğrul mezerden
Kuzum sen doÄŸrul ki ben gireyim yerine
Gide gide gavur eli yurd olur
Sinek üşer yaralarım kurdolur
Öleneçe Murat (Fırat) bana derdolur
Ölem Abdulkadir gadan alırım
Görünüyü Korucuk'un çalısı
Sen miyidin talebenin birisi
Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…Â…..
Ölem Abdulkadir gadan alırım.
(Kaynak: G. Altıntaş 1902 doğumlu,
H. ŞAHİN 2.5.1989 doğumlu)
Ağıtta yöre türkülerinin iç içe oluşu göze çarpar. Bu olayla ilgili başka bir ise şöyledir:
1957 Mayıs sonlarında Karahöyüklüler Korucuk'taki Hasan Basri türbesini ziyaretine giderler. Abdulkadir Işık Hukuk 2. sınıfta okumaktadır. Köylüleri ile birlikte o da gider. Türbenin hemen yanında akan Fırat nehrine girerek serinlemek ister (Anlatıcı Mayıs ayında Fırat’ın suyunun soğuk olduğunu, karların erime dönemi olduğunu hesaba katmaz), Abdulkadir hemen dayısının ardından suya girmiştir. Dayı - yeğen söğütlerin bulunduğu, girdaplanan yere varırlar. Dayı sudan çıkar, Abdulkadir görünmez, kaybolur. Cesedi bir hafta sonra bulunur.
Ağıtı İsa Köy'den Eşe Hatun'un okuduğu söylenir.
Elbisem duvarda asılı kaldı
Çeyizin sandıkta basılı kaldı
O yar benim için küsülü kaldı
Nettim size verin benim yarimi
(Kaynak: M. Çakır, Flas Tv. Mozaik Programı, 01.08.1998)
Hasan Basri Kılıç'ın, "Arguvanlı Ozanlar - 1" adlı çalışmasında, ağıtın Eymir köyü'nden Aşık Bektaş Kaymaz tarafından yakıldığını, bir mektup halinde babası Ali Kılıç'a verildiğini, babasının da Abdulkadir'in babası Abdullah Işık'a ulaştırıldığını, boğulma olayının 1957 yılının Nisan ayında meydana geldiğini belirtir.
(H.Basri Kılıç: Arguvanlı Ozanlar - 1 Ankara 2003, s.337)
---------------------------------
2. Varyant:
Kör Ali'nin kardeşi Kara Abdullah (Çamur) Malatya'ya gelir. Abdulvahap türbesi ziyaret edilip, kurbanlar kesilecektir.
Abdullah, Hukuk Fakültesi öğrencisi Abdulkadir'i de davet eder ve yanında birlikte götürür.
Cem töreni ve kurbandan sonra Abdulkadir Fırat'a yüzmeye girer, oradakiler kurtaramazlar ve boğulur. 1955 ya da 1957'nin Nisan ayındaki bu olay üzerine Abdullah Çamur ağıt yakar.
(Kayna: Ali Niyazi ELÇİ: Arguvan 1939, Abdullah oğlu, Felsefe öğretmeni)
---------------------------------
3. Varyant
Öykü, Elazığ - Malatya bölgelerinde, Fırat kıyılarındaki köylerden birinde geçer.
Köylerin birinde bir ailenin yüksek tahsil yapan oğulları vardır. Bu oğlanı, köyde herkes tarafından sevilen çok güzel kızıyla nişanlarlar. Ama nişan, oğlandan habersiz köyde yapılır.
Delikanlı köye gelince kızı görür ama pek beğenmez ve onu sevmediğini söyler. Bunun üzerine aralarında bir küslük olur.
Birbirilerini görmeden nişanlanmalarına rağmen, köyde aksi yönde dedikodular başlar: "Demek ki oğlanla kız daha önceden tanışıp, sevişmişler" diye...
Bir zaman sonra hem nişanlının küslüğü, hem köydeki dedikodulara dayanmayan kız, kendini Fırat nehrine atarak intihar eder. Bu arada delikanlı da yöre halkı da pişmanlık duyguları içinde bu ağıdı yakarlar.
---------------------------------
4. Varyant
Ses sanatçısı Yıldız Tezcan'ın anlatımına göre, Hüseyin Dağlar adındaki genç İstanbul Teknik Üniversitesi'nde öğrencidir. Tatilde köyüne gelir. Bir Haziran günü sıcaktan bunalıp Fırat nehrine girip yıkanmak ister. Bir tümsekten Fırat nehrine atlar, bir daha da çıkamaz. Cesedi 5 gün sonra bulunur.
Fırat kenarında yüzer kayıklar (ölem)
Anam ağlar bacım seni sayıklar (oy)
Başıma toplanmış bağrı yanıklar (anam)
Nettim size verin benim yarimi (ölem)
Fırat kenarında esvap yumuşlar (ölem)
Yuyup yuyup gül dalına koymuşlar (ölem)
Sevmediğim yare sevdi demişler (ölem)
Nettin size verin benim yarimi (ölem)
Elbisem duvarda asılı kaldı (ölem)
Kitabım bavulda basılı kaldı (ölem)
O yar benim ile küsülü kaldı (ölem)
Nettin size verin benim yarımı (ölem)
KAYNAK:
* Türk Halk Müziği ve Oyunları, Folklor Dergisi, 1. cilt, sayfa: 317, 1982, Ankara, Hazırlayan: Mediha Demirler.
* Yusuf Ziya Özkan, Hikayeli Halk Türküleri Üzerine Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Ed. Fakl. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 1978, Erzurum.
* Türkülerin Dili, Yıldız Tezcan, Hüsnütabiat Matbaası, 1966, İstanbul.
Öyküleriyle Ağıtlar
Ahmet Z. ÖZDEMİR