Yozgat'ın Keller Köyü'nde 1915 tehcirinden önce Hayrebit Ağa diye şöhret bulmuş ve muhitinde hatırı sayılır birisi vardır. İşlemediği bir cinayetten suçlanır. Cinayetle alakası olmadığını söylese de ihbar edilerek yakalatılır. Kayseri Cezaevinde mahkum edilir. Suçsuzluğunu ispatlayabilmek için hapisten kaçmaya karar verir ve kaçar. Yolu üzerinde bir kayanın dibine oturmuş hem saklanıp hem dinlenirken üzerinden turna katarı geçer. Hayrebit Ağa duygulanır ve şu satırları söyler.1
Aman açtım perdeyi de durnamı gördüm
Aman Allah aşkına da bir selam verdim
Aman yar yüzünden de artıyor efkarım derdim
Durna ben mahkumum avcı değilim
Aman durnam gider isen bizim ellere
Aman benden selam söylen koca Keller'e
Aman söyleyin derdimi de esen yellere
Durnam ben mahkumum avcı değilim
Sabri Uysal, "Mahalli Sanatçı Hacı Taşan'ın Ardından" adlı makalesinde; Hacı Taşan'ın ağzından şöyle bir anekdot zikretmektedir: "Necati adında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Kırıkkale'de hapse düştü. Ziyaretine gider gelirdim. Bir gidişimde "Hacı, içerde dolaşırken pencereden baktım ki bir turna kafilesi gidiyor, duygulandım, bir dörtlük yazdım. Şunun sonunu da sen getir" dedi. Bunun üzerine oturup şiiri tamamladım ve sazımla da çalıp söylemeye başladım."2
Her ne kadar Hacı Taşan böyle nakletmişse de bu uzun havanın çok eski olması ihtimali kuvvetlidir. Çünkü Muharrem Ertaşı'n kendi sesinden aynı ezgiyle okuduğu kayıtlara rastlamaktadır. Muharrem Ertaş sadece şu dörtlüğü okumaktadır:
Bir çift durna gördüm yolda yorulmuş
Avcı vurmuş kanatları kırılmş
O da benim gibi yardan ayrılmış
Ben mahkumum avcı değilim durnalar
Muharrem Ertaş'ın, Hacı Taşan'dan yaş itibariyle büyük olması ve ona ustalık etmesi bu rivayeti çürütmektedir. O dönem sanatçılarında bu tarz eserlerin üzerinde oynama ve eksiklikleri tamamlama geleneği çoktur. Ancak Hacı Taşan, şiir yazma özelliği ile öne çıkan birisi değildir. Hapse giren arkadaşının "Turnam" türküsü hafızasında kalmış ve nakletmiş olma ihtimali daha yüksektir.
Baki Yaşa Altınok'un anlattığı "Turnam" adlı bozlağın hikayesi ise şöyledir: "1930-1940 yılları arasında Delice İlçesi'ne bağlı Yeniyapan Köyü'nde hatırı sayılı bir kişidir Ali Efendi. Kendisini çekemeyen bazı kişilerce Cumhuriyet aleyhtarlığı ile suçlanarak Ankara'ya getirilir ve hapishane olarak kullanılan Taşhan'a konur. Ali Bey, Taşhan'da kaldığı sürece odanın penceresinden bakarken turnaları görüp efkarlanır ve aşağıdaki türküyü söyler."3
Yukarıdaki dörtlüklere ilave olarak aşağıdaki dörtlükler gerek Baki Yaşa Altınok gerekse Sabri Uysal'ın 1980 yılında Hacı Taşan'ın kendisinden derlediği gibidir.
Turnam ötmez misin sıla dışında
Hasretlik gurbetlik vardır başımda
Giymişim cezamı şu genç yaşımda
Turnam ben mahkumum avcı değilim
Yel vurdukça açılıyor sırmalar
Mor zülüfler ak gerdanı tırmalar
Katar katar olmuş gökte giden turnalar
Turnam ben mahkumum avcı değilim
Beri gel beri de küçük sıtkı bütünüm
Yanarım yanarım çıkmaz tütünüm
Elleri koynunda ben bir yetimim
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Bazen efkar gelir bazen gam gitmez
Sılamın üstünde turnalar ötmez
Ele düğün bayram da bende gam gitmez
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Baki Yaşa Altınok'un kitabında bunlara ilaveten şu dörtlük yer almaktadır:
Turnam havalanmış yüksekte uçar
Çığrışır dolanır pek dertli öter
Burada bir suçsuz Ali Bey yatar
Turnam ben mahkumum avcı değilim
HABİP COŞKUNSOY
Kaynaklar:
1- (Hikayenin kaynağı: Y. Bahri Kapusuzoğlu, Burhanettin Kapusuzoğlu, M. Atilla Kapusuzoğlu) Burhanettin Kapusuzoğlu, Bozoknağme (Demdir Bu Dem), s.125
2-Sabri UYSAL, "Mahallî Sanatçı Hacı Taşan'ın Ardından", Türk Halk Müziği ve Oyunları, Folklor Dergisi, C. 1, S. 7, Temmuz- Ağustos-Eylül 1983, Ankara, s. 289.
3-Dr. İdris Karakuş, Türk Kültüründe Bozlaklar I, s. 1-2. (Baki Yaşa Altınok, age., s. 291-292.)