KIRIK HAVALAR

HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI


Repertuar No
20 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
AkdaÄŸmadeni  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
Ä°cra Eden
Makamsal Dizi
Konusu - Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
2/4 
En Pes Ses
Sol 
En Tiz Ses
Sol 
Ses GeniÅŸliÄŸi
8 Ses 


                    Kaynak kiÅŸiden




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI Annem Ağacı
DOKTOR BULAMADI BANA İLACI Annem İlacı
BAŞTABİP GELİYOR ZEHİRDEN ACI Annem Vay Acı

GARİP KALDIM YÜREĞİME DERDOLDU Annem Derd Oldu
ELLERÄ°N VATANI BANA YURDOLDU Annem Yurd Oldu

MEZARIMI KAZIN BAYIRA DÜZE Annem Vay Düze
YÖNÜNÜ ÇEVİRİN SILADAN YÜZE Aannem Vay Yüze
BENDEN SELAM SÖYLEN SEVDİĞİMİZE Sevdiğimize

BAŞINA KOYSUN KARALAR BAĞLASIN Annem Bağlasın
GURBET ELDE KALDIM DİYE AĞLASIN Annem Ağlasın


KARALAR BAÄžLAMAK : Yas tutmak
TABÄ°P : TABÄ°B : TEBÄ°B : Hekim, Doktor

-----------------------

NOT : Aysel Sezer Tüfekçi ve eşi Naci Sezer'in anlatımına göre bu türkünün notasında yazılmayan bir kıta sözü daha vardır. O söz şöyledir;

HASTANE DİREĞİ ÇAMDIR DAYANMAZ Annem Dayanmaz
ARKADAÅžIM GAFLET BASTI UYANMAZ Annem Uyanmaz
BU BÃœYÃœK ACIYA CÄ°ÄžER DAYANMAZ Annem Dayanmaz

GARİP KALDIM YÜREĞİME DERDOLDU Annem Derd Oldu
ELLERÄ°N VATANI BANA YURDOLDU Annem Yurd Oldu

(Repertükül - Türküpedia)


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

    Cumhuriyetin ilk kurulduÄŸu yıllarda okuma - yazma oranı % 5'in altındaydı ve toplam nüfusun % 80'den fazlası köylerde yaÅŸamaktaydı.

    Mevcut olan az sayıdaki geleneksel öğretmen okullarında yetiÅŸmiÅŸ olan öğretmenler için de köylerde öğretmenlik yapmak, günümüzde de olduÄŸu gibi istenerek yapılan bir görevden ziyade bir zorunluluk olarak algılanıyor ve pek de verim alınamıyordu. Zorunluluk yerine özveriyle öğrenci yetiÅŸtirecek, köye göre öğretmen fikri ile büyük bir bölümü öğretmensiz olan Anadolu Köyleri'nin bu gerçeÄŸi de göz önüne alınarak, dönemin CumhurbaÅŸkanı Ä°smet Ä°nönü'nün himayesinde, Milli EÄŸitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından, Ä°smail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiÅŸtirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle, tarım iÅŸlerine elveriÅŸli geniÅŸ arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında, ÅŸehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın, yurdun tarıma elveriÅŸli deÄŸiÅŸik bölgelerinde, "köy ilkokullarına öğretmen yetiÅŸtirmek üzere", 1940 - 1946 yılları arasında toplam 18 Köy Enstitüsü kuruldu. 

    Bunlara 1939 yılında "köy ilkokullarına öğretmen" yetiÅŸtirilmek üzere açılmış olan; EskiÅŸehir, Kastamonu ve Kırklareli'nde bulunan 3 okul da dahil edilerek Köy Enstitüsü sayısı toplamda 21 'e ulaÅŸtırıldı.

    YetiÅŸtirilen öğretmenler, köylülere hem örgün eÄŸitim verecek, okuma - yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğreteceklerdi. Öğretmenler, gittikleri bölgelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğreteceklerdi. Açılan her Köy Enstitüsü'nde, kendisine ait tarlalar, baÄŸlar, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeler oluÅŸturuldu. Bu okullarda sadece o ilin deÄŸil, oraya yakın tüm bölgenin zeki köylü çocukları eÄŸitime alınıyordu. Derslerin yarısı temel örgün eÄŸitim konularını, geri kalanı bölümü ise uygulamalı eÄŸitimi içermekteydi.

    Açılan Köy Enstitüleri;

* Akçadağ / Malatya (1940),
* Akpınar-Ladik / Samsun (1940),
* Aksu / Antalya (1940),
* Arifiye / Sakarya (1940),
* Beşikdüzü / Trabzon (1940),
* Cılavuz / Kars (1940),
* Çifteler / Eskişehir (1939),
* Dicle / Diyarbakır (1944),
* Düziçi / Adana (1940),
* ErciÅŸ / Van (1944),
* Gölköy / Kastamonu (1939),
* Gönen / Isparta (1940),
* HasanoÄŸlan / Ankara (1941),
* Ä°vriz / Konya (1941),
* Kepirtepe / Kırklareli (1939),
* Kızılçullu / İzmir (1939),
* Ortaklar / Aydın (1944),
* Pamukpınar / Sivas (1941),
* Pazarören / Kayseri (1940),
* Pulur / Erzurum (1942),
* Savaştepe / Balıkesir (1940)

    Ä°ÅŸte bu enstitülerden bir tanesi de 1940 yılında kurulan Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü idi. Buradaki öğrencilerin çoÄŸunluÄŸunu Kayseri ve Yozgat Ä°lleri'ne baÄŸlı köylerden gelen öğrenciler oluÅŸtururken, NevÅŸehir, KırÅŸehir, NiÄŸde... vb. civar illerden gelen öğrenciler de vardı...

   "HASTANE ÖNÃœNDE Ä°NCÄ°R AÄžACI" ismiyle bilinen türkü de Yozgat AkdaÄŸmadenli Nedret isimli, evlilik hayalleri kuran niÅŸanlı bir öğrencinin, Pazarören Köy Enstitüsü'nde eÄŸitim görürken yaÅŸamını yitirmesi üzerine yakılmış bir ağıttır.

    Nida Tüfeçi'nin kız kardeÅŸi Aysel Sezer Tüfekçi ve eÅŸi Naci Sezer'in anlatımlarına göre; bu türkünün öyküsü şöyledir;

    Yozgat AkdaÄŸmadenli Naci Sezer'in, Pazarören Köy Enstitüsü'nde okuduÄŸu yıllarda, aynı okulda, aynı zamanda hemÅŸehrisi de olan ve kendisinden 2 yaÅŸ büyük olan "Nedret" isminde bir öğrenci arkadaşı daha okumaktadır.
    Nedret, sarı saçlı - mavi gözlü çok güzel bir kız ile niÅŸanlıdır ve arkadaÅŸlarına okulunu biran evvel bitirip öğretmen olarak atandıktan sonra, çok sevdiÄŸi niÅŸanlısı ile hemen yuvasını kurmayı hayal ettiÄŸini anlatmaktadır.
    Tesadüf bu ki; Nedret'in niÅŸanlısı olan sarı saçlı - mavi gözlü o çok güzel kız, yıllar sonra Naci Sezer'in evleneceÄŸi Aysel Sezer Tüfekçi'nin de uzaktan akrabasıdır. (NOT : Aysel Sezer Tüfekçi, kızın adını önce hatırlayamadı, sonrasın hatırlasa da halen yaÅŸadığı ve de baÅŸka birisiyle evli olduÄŸu için ismini yazmamızı istemedi.)
   Nedret isimli genç, Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü'nde okurken, 1947 yılının çok çetin geçen kış aylarında üşütüp rahatsızlanır ve yarı ahÅŸap yarı toprak olan enstitünün revirine yatırılır. Revirde yattığı sırada yangın çıkar. Nedret, hasta ve bitkin olduÄŸu için hızla alev alan revirden dışarı kaçamaz. ArkadaÅŸları ve öğretmenleri onu kurtarana kadar maalesef vücudunda çok ciddi yanıklar oluÅŸmuÅŸtur. Bunun üzerine, okul arkadaÅŸları ve öğretmenleri, aman vermeyen kar ve tipiye raÄŸmen olaÄŸanüstü bir gayret ile çalışarak, küreklerle yolları açarak Nedret'i, Kayseri'deki bir hastaneye yetiÅŸtirmeyi baÅŸarırlar. Doktorlar vücudunun büyük bölümü ciddi ÅŸekilde yanmış olan bu genç adam için çok uÄŸraÅŸsalar da, Nedret birkaç gün içinde maalesef hayatını kaybeder.
    Bu olay, hastanenin önünde iyi haber bekleyen arkadaÅŸlarını ve öğretmenlerini derin bir üzüntüye boÄŸar... Cenazeyi alarak enstitüye doÄŸru yola çıkarlar... Yolculuk sırasında -Naci Sezer'in çok gayret etmesine raÄŸmen ismini bir türlü hatırlayamadığı- Nedret'in sınıf arkadaÅŸlarından bir AvÅŸar genci tarafından, içli bir ağıt yakılır.

"HASTANE ÖNÃœNDE Ä°NCÄ°R AÄžACI, 
 DOKTOR BULAMADI BANA Ä°LACI"

    Nedret'in hemÅŸehrisi olan ve 2 dönem alt sınıfta okuyan Naci Sezer, mezun olup, AkdaÄŸmadeni'nin köylerine öğretmen olarak atandıktan yıllar sonra, Nida Tüfekçi'nin kız kardeÅŸi Aysel Hanım ile evlenir ve bu ağıtı da ona bir kıtasını havasıyla, iki kıtasını da güfte olarak nakleder. Çok güzel bir ses rengine sahip olan Aysel Hanım, bu türküyü yıllarca Yozgat AkdaÄŸmadeni'nde kına gecelerinde, eÅŸ dost toplantılarında söyler... Türkü yörede o kadar çok sevilir ki dilden dile aktarılarak yayılır. Elbette yöre insanının dilinde, ilk hali gibi kalmayıp, o yöreye ait bir söyleyiÅŸ biçimi ve tavır da kazanır.
    Yozgat AkdaÄŸmadeni'nde çok sevilen ve söylene gelen "Nedret'in ağıtı", yörenin yetiÅŸtirdiÄŸi ünlü sanatçı Nida Tüfekçi tarafından, THM Repertuarı'na kazandırılırak tüm yurtta bilinen ve sevilen bir türkü halini alır.

    Naci Sezer ve Aysel Sezer Tüfekçi'nin belirttiÄŸine göre notasında yazılmayan üçüncü bir sözü daha vardır. Bu söz de şöyledir;

"HASTANE DİREĞİ ÇAMDIR DAYANMAZ
 ARKADAÅžIM GAFLET BASTI UYANMAZ
 BU BÃœYÃœK ACIYA CÄ°ÄžER DAYANMAZ

   GARÄ°P KALDIM YÃœREĞİME DERDOLDU
   ELLERÄ°N VATANI BANA YURDOLDU"


 
     Naci Sezer ile eÅŸi Aysel Sezer Tüfekçi



 
  Aysel Sezer Tüfekçi, Habib CoÅŸkunsoy, Naci Sezer




 Aysel Sezer Tüfekçi, SavaÅŸ AkbıyıkNaci Sezer



 
 SavaÅŸ Akbıyık,  Aysel Sezer Tüfekçi, Habib CoÅŸkunsoy


                    Habip COÅžKUNSOY - SavaÅŸ AKBIYIK