UZUN HAVALAR

EZO GELÄ°N BENÄ°M OLSAYDIN DA SENÄ°


Repertuar No
485 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
-  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
 
Ä°cra Eden
 
Makamsal Dizi
Türü
 
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Mi 
Ses GeniÅŸliÄŸi
5 ses 




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

EZO GELÄ°N BENÄ°M OLSAYDIN DA
SENÄ° VERMEZDÄ°M FELEÄžE (feleÄŸe)
GÜZEL YOSMAM BAŞIN İÇİN OLSUN DA
SALMA BENÄ° DÄ°LEÄžE
ANNEN HURÄ°DÄ°R DE SEN BENZERSÄ°N MELEÄžE

Bağlantı:
NENEYLE NENEYLE
BAHTI KARAM NENEYLE
ÇIK SURİYE DAĞLARI'NA DA
BÄ°ZÄ°M ELE EL EYLE
EL EYLE AMAN EL EYLE
GEL KARA YAZILIM GEL
GEL SILADA NAZLIM GEL
GEL BAHTI KARAM GEL OY

EZO GELİN ÇIK SURİYE DAĞLARI'NIN BAŞINA
(başına başına oy)
GÃœNEÅž VURSUN KEMERÄ°NÄ°N KAÅžINA (ey)
BÄ°ZÄ° KINAYANLARIN DA
BU AYRILIK GELSÄ°N BAÅžINA (ey)

Bağlantı

---------------------------

NOT : Türkünün temiz yazılmış bir notası bulunamadığından dolayı, el yazması notanın aslına uygun kalınarak, notası yeniden yazılmıştır.
(Repertükül - Türküpedia)


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

     Türkülerimizin birtakım olaylar sonunda ortaya çıktığı herkes tarafından bilinir. Ä°ÅŸte yaÅŸanmış hadiseler sonunda ortaya çıkan türkülerimizden biri de Ezo Gelin'dir. 
     Ezo Gelin, kültürümüzde efsaneleÅŸmiÅŸtir. Çorbası, çantası, pilavı, bulguru, filmleri, türküleri bu efsanenin ulusal bir kimlik kazandığının ifadesidir. Pekiyi; bu kadar efsaneleÅŸen, dillere destan olan, filmleri çekilen, türküler yakılan, "Ezo Gelin" kimdir. Nerede, ne zaman doÄŸmuÅŸ, efsaneleÅŸmesine sebep olan hadiseler nelerdir. 
     Ezo, Gaziantep'in OÄŸuzeli Ä°lçesi'nin UruÅŸ Köyü'ndendir. Ben Çukurova Ãœniversitesinde görevli iken 1986 yılında Ezo Gelinle ilgili araÅŸtırma yapmak için UruÅŸ'a kadar gittim. Kendisini görme ÅŸansım olmadı, ama yaÅŸadığı yöreyi, köyünü, köyüne çok yakın olan Suriye sınırını, Yığma Tepe'deki mezarını, ilk eÅŸi Şıdo Hanifi'yi (Hanifi Açıkgöz) bizzat gördüm. Olayın gerçek hikayesini Şıdo Hanifi'den, zamanın muhtarı Hüseyin Çalışkan'dan, olaylara tanık olan UruÅŸ köylülerinden dinledim, çekimler yaptım.
     Tespitlerimize göre Ezo Gelinin asıl adı Zöhre, soyadı Bozgeyik. UruÅŸ Köyü'ndeki Bozgeyikli Oymağı'ndan Emir Dede'nin kızı. Anasının adı Elif, Emir ve Elif'ten doÄŸan üçü erkek, üçü kız altı kardeÅŸten biri Ezo. Gaziantep'in OÄŸuzeli ilçesinin UruÅŸ, yeni adı Dokuzyol olan köyde dünyaya gelmiÅŸ, nüfus kayıtlarında doÄŸduÄŸu yıl 1909'dur. 
     UruÅŸ Köyü'nde dünyaya gelen Ezo, yani Zöhre Bozgeyik ilk evliliÄŸini OÄŸuzeli'nin Beledin Köyü'nden Hanifi Açıkgözl ie deÄŸiÅŸik verme usulüyle gerçekleÅŸtirir. DeÄŸiÅŸik verme geleneÄŸinin yörede ve Güney DoÄŸuda adı "Berder" ya da "Berdel'dir". ( DeÄŸiÅŸik verme, kısaca karşılıklı bir malı deÄŸiÅŸmek demektir. Bu tür evlenme geleneÄŸinde "DeÄŸiÅŸik" ise evlenecek kiÅŸi,  kız kardeÅŸini, halasını, ya da teyzesini; istediÄŸi kızın kardeÅŸi, amcası, dayısı gibi yakın akrabalarından birine verecek, kendisi de evleneceÄŸi kızı alacaktır. Böylece her iki taraf da, ''baÅŸlık parası'' vermekten kurtulacaktır. Ä°ÅŸte karşılıklı baÅŸlık parasını vermemeye gelenekte  "DeÄŸiÅŸik'" denilmektedir. Yani kızın, kızla bir eÅŸya gibi deÄŸiÅŸtirilmesi yoluyla yapılan evlenme biçimidir. Bu evlilikte; evli kadınlardan biri, "'eceli ile"' öldüğünde, öteki taraf için belli ölçüde baÅŸlık parası ödemek zorunluluÄŸu doÄŸar. Evlilerden biri, eÅŸiyle geçinemediÄŸinde, mutlu olan diÄŸer çiftin de evliliÄŸi bozulur. Ä°ÅŸte Barak ellerinde Güney DoÄŸu da bu geleneÄŸe "berdel " ya da "berder" denilmektedir. ) Berder, yani deÄŸiÅŸik verme geleneÄŸine göre Hanifi Açıkgöz köydeki adıyla Şıdo Hanefi, halası Hatice'yi Ezo'nun kardeÅŸi Zeynel Bozgeyik'e verecek, kendisi de Zöhre Bozgeyik'i yani Ezo'yu alacak, deÄŸiÅŸik verme geleneÄŸi de böylece gerçekleÅŸecektir. Gelenek uygulamaya konulur. Şıdo Hanefi ile Ezo Gelin (Zöhre Bozgeyik) deÄŸiÅŸik verme usulüyle evlenirler . Ama ne yazı ki daha bir yıllık evli iken, Şıdo Hanifi ile Ezo ayrılmak durumunda kalır. Çünkü Şıdo Hanefi'nin halası Hatice ile Ezo'nun kardeÅŸi Zeynel Bozgeyik ayrılmışlardır. Töreye göre evlenen öbür çiftin de ayrılması gerekir. Ä°ÅŸte Ezo ili Şıdo HanefiÂ’nin ayrılması, deÄŸiÅŸik verme geleneÄŸinin katı kurallarından kaynaklanmıştır . 
     (Yıllardan sonra 10 Haziran 2007 tarihinde UruÅŸ, yani Dokuzyol köyüne gittiÄŸimde 1986 yılında köy muhtarı olan Hüseyin Çalışkan saÄŸdı. Ama muhtar deÄŸildi. KonuÄŸu olduk, çayını kahvesini içtik. Ezo ile ilgili yine bilgisine baÅŸvurduk. Ancak kaynak kiÅŸimiz bu defa da “berdel” uygulamasının tersi olduÄŸunu; Ezo ile Şıdo Hanifi ayrılınca EzoÂ’nun kardeÅŸi Zeynel Bozgeyik ‘in de Şıdo HanifiÂ’nin halası HaticeÂ’den ayrılmak durumunda kaldığını söyledi. Ben ÅŸimdiye kadar bunun tersinin bilindiÄŸini söyleyince trajedi katılmak istenmesinden kaynaklandığını ifade etti.)

     Bu ayrılıktan sonra Ezo Gelin altı yıl dul kalır. Zaman içerisinde gelen bütün evlenme tekliflerini geri çevirir. Nedenini de hiç kimseye söylemez. 
     Gelen bütün görücüleri reddetmesine raÄŸmen toplumun baskısıyla kararını istediÄŸi gibi uygulayamaz. Herkese hayır demesine raÄŸmen aklını çelen görücü kadınlar MehmetÂ’le, yörede Memey, ya da Mahey olarak bilinen teyzesinin oÄŸlu ile deÄŸiÅŸik verme usulüyle ikinci kez evlenmesinin sözünü alırlar. Bu sefer de Mehmet bacısı SelviÂ’yi EzoÂ’nun kardeÅŸi ZeynelÂ’e verecek, kendisi de EzoÂ’yu alacaktır. EzoÂ’nun teyzesinin oÄŸlu Mehmet, Suriye sınırı içindeki KozbaÅŸ köyünde oturmaktadır. Ezo, Mehmet'in SuriyeÂ’de olmasından dolayı evliliÄŸi kabul etmek istemez. Fakat görücü kadınlar Mehmet'in mülteci olarak TürkiyeÂ’ye geleceÄŸi konusunda EzoÂ’yu ikna ederler. Sonuçta Ezo teyzesinin oÄŸlu Mehmet'le evlenmeye karar verir. 

 
          Ezo Gelinin kardeÅŸi Zeynel Bozgek ve eÅŸi Selvi
     Ezo ikna olmuÅŸtur olmasına ama Mehmet'in mülteci olarak Türkiye'ye dönememesi içinde büyük bir korkudur. Fakat ne yapsın. Töre bu, alınmış bir karar var.  Bu karara boyun eÄŸmekten baÅŸka çare yoktur. Sonuçta töre galip gelir. Törenin galibiyetinden sonra bir gün alırlar götürürler Ezo'yu Suriye'ye. AkÅŸam karanlığından istifade ederek sınırı geçerler. Geceleyin, Suriye topraklarındaki KozbaÅŸ köyüne varırlar. Ezo dul olduÄŸu için töre gereÄŸi düğün yapılmaz. Mehmet'le imam nikahıyla ikinci kez evlenir. ( Bizim kaynak kiÅŸilerden ve yazılı kaynaklardan tespitimize göre Ezo'nun ikinci evliliÄŸinden 6 kız çocuÄŸu olur. Ancak mezarı başındaki hayat hikâyesinde üç çocuÄŸunun olduÄŸu, bunlardan sadece Celile'nin yaÅŸadığı yazılıdır. )
     Ezo, teyzesinin oÄŸlu Mahey'e dul olarak varmış olsa da, Halep'e baÄŸlı Carabulus ilçesi, KozbaÅŸ köyü gelinidir. Hayat acısıyla tatlısıyla KozbaÅŸ köyünde bir müddet devam eder. Sonra ailece adı geçen ilçeye baÄŸlı Lüle köyüne göçerler. 
     Zaman su gibi akıp gitmektedir. Günler ayları, aylar yılları kovalar. Bu zaman içinde Mehmet'in Türkiye'ye dönmesi de gerçekleÅŸmez. Ezo'nun aklına gelen başına gelmiÅŸ, "yüreÄŸine him taşı" düşmüş, umutlar hayal olmuÅŸ toprağına kavuÅŸma arzusu tükenmiÅŸtir. Vatan hasreti yüreÄŸine gömülür Ezo'nun. 
     O, artık mevcutlarla yetinmenin çarelerini arar, hasretlerinin hayaliyle günlerine gün ekler. Ne yazık ki birini beÅŸ yapamaz. Evine, yurduna, toprağına, köyünün zibilliklerine kavuÅŸamayacağını bildiÄŸi halde yanar kavrulur. Arada kaçak olarak UruÅŸ'a gelse de bu kısa ziyaretler onu tatmin etmez. "Gözün karnı yok ki doysun" dediÄŸi hesap, hep doyamadan geri döner Suriye'ye. 
     Hayat Suriye'nin Carabulus ilçesinin Lüle köyünde acısıyla tatlısıyla devam ederken, Ezo'nun ikinci evliliÄŸinden altı kız çocuÄŸu olur.  Ama gurbetlik, ilk eÅŸinden ayrılması, vatan hasreti içini yer bitirir. Hasretler, acılar ve yoksulluk gün be gün kor gibi çöker yüreÄŸine. Düşün ha düşün.  Düşünceler ve acılar onun "ince aÄŸrıya" (vereme) yakalanmasına sebep olur. Önce pek aldırış etmez. Ayakta geçirmeye çalışır. Fakat sonra yataklara düşer Ezo. Birkaç kez aÄŸzından kan gelir. Doktora götürseler de ilaç alacak para yoktur. Nihayet Lüle köyünde Mehmet'le evliyken 18 Mart 1952 tarihinde tek odalı kerpiç evde 43 yaşında gün görmeden kara topraÄŸa gelin olur Ezo . Ölmeden önce vasiyetini kocasının kulağına fısıldar. "Benim mezarımı Bözhüyük köyündeki Yığma Tepe'ye koyun. Ben Türkiye'ye doya doya bakamadım, hiç olmazsa mezarım baksın" der. 
     Ezo'nun vasiyeti yerine getirilir. Mezarı Bozhüyük'deki Yığma Tepe'ye defnedilir. Mezar taşına: "Emir Dede Kızı Ezo Gelin. DoÄŸumu Türkiye'nin Gaziantep ilinin OÄŸuzeli ilçesinin UruÅŸ Köyü 1909. Ölümü, 18 Mart 1952. Uzun zamandır çektiÄŸi verem hastalığından ve gurbetlik acısından" sözcükleri yazdırılır. Mezarı-nın Yığma Tepe'de olmasını istemesi saÄŸlığında buraya çıkıp Türkiye'ye bakıp bakıp aÄŸlamasından, köyüne olan hasretinden kaynaklanmıştır. (Bizim önceki tespitlerimize göre EzoÂ’nun ölüm tarihi 18 Mart 1952 olmasına raÄŸmen 10 Haziran 2007 tarihinde UruÅŸ köyüne gittiÄŸimde mezar taşında öldüğü yıl 1956 olarak yazılmıştır.)
     Ezo Gelin'in Suriye'de Yığma Tepe'deki mezarı Türk yetkililerinin giriÅŸimiyle 24. 09. 1999 tarihinde doÄŸup büyüdüğü OÄŸuzeli ilçesinin Dokuzyol ( UruÅŸ) köyüne getirilmiÅŸ, adına yaptırılan külliyeye defnedilmiÅŸtir.  
     1986'da UruÅŸ'a gittiÄŸimizde konu Ezo Gelin Ä°di. Herkes bildiÄŸini anlattı. Zamanın muhtarı Hüseyin Çalışkan ve diÄŸer kaynak kiÅŸiler Ezo ile ilgili duygularını dile getirdiler. "Ezo;  beyaz benizli, kırmızı yanaklı, yüzü al sürülmüş gibi, siyah saçlı, iÅŸveli, endamlı çok güzel bir kızdı. Bakmayanın bakası gelirdi. UruÅŸ, kervancıların gelip geçtiÄŸi bir köydü. Ezo'nun evi de kervancıların geçtiÄŸi yolun üstündeydi. Ezo Gelinin evinin kapısının önünde bir su küpü vardı. Kervancılar su içmeyi bahane ederek Ezo'yu görmeye çalışırlardı. Deveciler ise o evden su ister, Ezo da çıkıp su verirdi. Sadece onu görmek için UruÅŸ köyüne yol düşürenler olurdu. GüzelliÄŸi dillere destan olmuÅŸtu. GüzelliÄŸiyle dikkat çeken Ezo, bu çevrede çok ünlendi. Ãœnü dalga dalga da yurt geneline yayıldı. TaÅŸ plaklara ve film setlerine yansıdı" diyerek ortak bir noktada buluÅŸtuklarına ÅŸahit olduk.  
     Gerçekten de UruÅŸluların dediÄŸi gibi zaman içinde Ezo'nun ünü plaklarla, çekilen filmlerle mahalli olmaktan çıkmış, ulusal bir kimlik kazanmış. Malatyalı Fahri Kayahan'ın okuduÄŸu Ezo Gelin türküsüyle zirveye ulaÅŸmış, çekilen filmlerle de efsaneleÅŸmiÅŸ.    
     Ezo Gelinin efsaneleÅŸmesinde filmler kadar türküler de önemli bir etken olmuÅŸ. Ezo'nun ünü yörede yakılan türkülerle Barak Ellerinde, türkülerin plaklara geçmesiyle de ülke geneline yayılmış. Kaynaklardan tespit ettiÄŸimize göre ilk Ezo Gelin Türküsü Nizip'in Ä°zanlı köyünden Bekir Karaduman tarafından yakılmış. Kaynaklar Bekir Karaduman'ın, türküyü nasıl yaktığını şöyle anlatıyor . "Ezo Gelinin ünü o yıllarda dalga dalga yayılıyordu. Kocasından boÅŸandığı ve hiç kimseyle evlenmediÄŸi konuÅŸuluyordu. Bir gün yine aynı konu Barak köylüleri arasında konu oldu. Alagöz köyünden Åžaban Alagöz, Türkyurdu köyünden Ali Hoca (Ali Aksoy ) birlikteydik. Söz Ezo Geline gelince Resul AÄŸa, Ali Hoca'ya "Bu kadın hiç kimseyle evlenmek istemiyor, çok onurlu bir kadın" diye ortaya söz attı. Resul AÄŸa Ali Aksoy'a peki seninle evlenir mi? Ãœstelik sen bu bölgenin en sevilen kiÅŸilerindensin deyince, Ali Hoca da evet benimle Ezo evlenir dedi, bunun üzerine bahse girdiler. Bir otomobil tutarak Bekir Karaduman ve Resul AÄŸa OÄŸuzeli'nin UruÅŸ köyüne, Ezo'yu Ali Aksoy'a istemeye gittiler. Ezo'yu Ali Aksoy'a verirlerse Resul AÄŸa ve Bekir Karaduman'ın paraları Ali Aksoy'un olacaktı. Paralar toplandı ve Ali Hocaya teslim edildi. Kendileri de UruÅŸ'a hareket ettiler. UruÅŸ köyünün harman yerine vardıklarında köy bekçisi Celle Halefle karşılaÅŸtılar. Bekçiyle karşılaÅŸtıklarında köyden kalabalık bir grup da Tilsevet köyüne doÄŸru gidiyordu. Kalabalığın ne olduÄŸunu köy bekçisine sordular. Bekçi; "Bu köye niçin geldiÄŸinizi biliyorum amma boÅŸa geldiniz. Ezo Suriye'ye gelin gidiyor" dedi. Bekçinin bu ifadesinden sonra üç kafadar yön deÄŸiÅŸtirerek kalabalığa doÄŸru ilerlediler. Ezo'yu Suriye'ye gelin götüren kalabalığa yetiÅŸtiler. Kalabalığı geçtikten sonra arabanın tekerinin patladığını bahane ederek durdular. Kalabalık gelince de Ezo'yu son kez görme ÅŸerefine nail oldular. Sonra Tilsevet, Gemlik, Mıbılı köyleri yoluyla Nizip'in Ä°zan köyüne geri döndüler. AkÅŸam olduÄŸunda Bekir Karaduman arkadaÅŸlarını misafir etti. Masayı çeÅŸitli mezelerle donattı. Ä°ÅŸte o geceki muhabbette türküyü yakarak, sözleri Resul AÄŸa'nın içki bardağının üstüne koydu." 

          Türkünün sözleri şöyle:  

     Turnayı uçurdum UruÅŸ  köyünden
     Tilsevet  gölüne battı mı dersin
     Bir haber almadım Zambur  köyünden
     Åžibip'e  telinden aÅŸtı mı dersin  
 
     Hele Devehöyük  geçit yeridir
     Bozhöyük'te  gümanımın biridir
     Alıp giden Türkmenlerin eridir
     Bu gece KozbaÅŸ'a  yetti mi dersin

     Ã–nünde Sacır  var geçmez orayı
     Hep avcılar arar bahtı karayı
     Åžaine  Küllü'yü  hem Zugara'yı
     Bu üç köyü ÅŸavkı tuttu mu dersin

     Mallarım kaçaktır varma gümrüğe  
     Geç Karakuyu'dan  otur Düğnüğ'e
     Dön ha Ezo dön ha eski yurduna
     Sahiplerin seni sattı mı dersin

     Kerpiçtendir ÅŸu KozbaÅŸ'ın yapısı
     Bostandır da penceresi kapısı 
     Kurban olsun Suriye'nin hepsi
     Kader ilden ile attı mı dersin

     (UruÅŸ ; OÄŸuz eline baÄŸlı Ezo Gelinin köyünün adı, Tilveset; OÄŸuz eline baÄŸlı Barak köyü, Zambur; OÄŸuz eline baÄŸlı Barak köyü, Åžibip; UruÅŸÂ’un ilerisinde bir Barak köyü. Tespitlerimize göre bu dize; “ŞibipÂ’e telinden attı mı dersin” olarak kayıtlara geçmiÅŸ. Kaynak kiÅŸilerin ifadesine göre de dizenin“ŞibipÂ’e belinden aÅŸtı mı dersin” ÅŸeklinde olması gerekmektedir. )
      Ä°kinci Ezo Gelin Türküsü de Malatyalı Fahri Kayahan tarafından plaÄŸa okunmuÅŸ. Malatyalı Fahri'nin sesiyle plak kayıtlarına geçen türkü plaÄŸa kaydedilen ilk Ezo Gelin Türküsü özelliÄŸine sahip. 1930 -1936 yılları arasında yakıldığı tahmin edilen türkü Ezo Gelinin ve Malatyalı Fahri'nin ününün yurt geneline yayılmasına vesile olmuÅŸ. TaÅŸ plaklara geçen Ezo artık ulusallıktan da çıkmış evrensel olma yolunda hızla ilerlemeye baÅŸlamıştır. Türkünün sözleri: 

     Ezo gelin benim olsaydın da seni vermezdim feleÄŸe
     Güzel yosmam başın için salma beni dileÄŸe
     Anası huridir de kendi benzer meleÄŸe
     Neneyle de bahtı karam neneyle
     Ã‡Ä±k Suriye DaÄŸlarının başına da bizim ele el eyle
     Gel bahtı karalım gel sıladan ayrı yazılım gel

     Ezo gelin çık Suriye DaÄŸlarının başına
     GüneÅŸ vursun da kemerinin kaşına
     Bizi kınayanın bu ayrılık gelsin başına
     Neneyle de bahtı karam neneyle
     Ã‡Ä±k Suriye DaÄŸlarının başına da bizim ele el eyle
     Gel bahtı karalım gel sıladan ayrı yazılım gel

      Üçüncü Ezo Gelin Türküsü de Hanefi Açıkgöz yani Ezo'nun ilk kocası tarafından yakılandır. Bu türküde Urfa'nın Birecik ilçesinin DivriÄŸi köyünden Nuri Sesigüzel tarafından plaÄŸa okunur. PlaÄŸa okunan ikinci Ezo Gelin türküsü olarak kayıtlara geçen bu türkünün de sözleri de şöyle: 

     Amanın ırmak kenarına yaÄŸmaz mı dolu
     Hele eÅŸinden ayrılan da olmaz mı deli
     Tere taze beslediÄŸim gülleri
     Vardın gittin de bir kötüye yoldurdun

     Bir tanem aman öldürdün beni
     Aman nen eyle zalim neneyle Ezo'm neneyle
     Yine de ne derdin var ise gel bana söyle
     Bir tanem aman ben ettim sana

     Aman yüce daÄŸ başında bir oylum payam
     SevdiÄŸim atımızı aldılar da biz kaldı yayan
     Ã–lümden korkup ta sonunu sayan 
     Yine ölür gider de yar koynuna giremez 

      Dördüncü Ezo Gelin türküsü de Gaziantepli Muhsin Terlemez tarafından yakılır. Onun sesiyle de plak kayıtlarına geçer. Tespitlerimize göre plak kayıtlarına geçen 4. Ezo Gelin türküsünün sözleri de:

     Seherden uÄŸradım ben bir cerene
     Canım kurban olsun Ezo'yu görene
     GiyinmiÅŸ süslenmiÅŸ de dönmüş cerene
     Evliyi evinden eder bu gelin
     AÄŸayı köyünden de eder bu gelin

     DaÄŸdaki çobanı koyundan da eyler 
     EÅŸinden ayrılmışta üzgün üzgün aÄŸlar bu gelin
     Yaralıyım kime ben ne edem oy oy oy

     Ayağına giymiÅŸte kara kundura 
     Yandı yüreÄŸimde döndü tandıra
     Bir cazı karı yok mu Ezo'yu bana kandıra 

     Minnet eyleyin de bu geline dönmez mi
     Dönüp dönüp Barak Eline gelmez mi 

     Neneyle de Gelin Ezo neneyle neneyle
     Ã‡Ä±k Barak DaÄŸlarına da bizim ele el eyle
     Oy oy neneyle sen neneyle neneyle
     Yaralıyım kime ben ne diyem oy oy Ezo'm ... ÅŸeklindedir.

     Yakılan türkülerle zirveye çıkan Ezo Gelin, çekilen filmlerle de herkese adını duyurur. Filmlerin ilk ikisi Orhan Elmas tarafından beyaz perdeye aktarılır. 1955'te Ezo Gelin AteÅŸten Gömlek, 1968'de ise Ezo Gelin. Üçüncüsü de 1973'de Fevzi Tuna tarafından çekilir. Orhan Elmas'ın ikinci çektiÄŸi Ezo Gelin filmi 1969 yılında Adana Altın Koza Film Festivalinde ikinci film ödülünü, Ezo Gelini oynayan Fatma Girik ise en iyi kadın oyuncu ödülünü alır.  
     Ezo Gelin adıyla beyaz perdeye aktarılan ilk filmin senaryosu Orhan Elmas tarafından (Behçet Kemal ÇaÄŸların hikayesinden esinlenerek) yazılır ve yönetilir. Filmde Fatma Girik, Tugay Toksöz, Cenk Er, Bilal Ä°nci, Ahmet Mekin ve Atıf Kaptan rolleri paylaşır. 
     Filmin konusu: Köyün en güzel kızı olan Ezo, DemircioÄŸullarından Ali ile sözlüdür. HuncuoÄŸlu ise Ezo'ya göz koymuÅŸ, istekleri kabul görmediÄŸi için de her türlü kötülüğü yapmaktadır. Bu arada Ali askere alınır ve Kore SavaÅŸlarına gönderilir. Ardından da ölüm haberi gelir. Ölüm haberini duyan hısım akrabası yanar yıkılır. Aradan altı ay geçmesine raÄŸmen HuncuoÄŸlu'nun duyguları deÄŸiÅŸmez, Ezo'yu elde etme fikri günbegün artar. HuncuoÄŸlu'ndan kurtulmak için Dinar Baba (Ali'nin babası) Ezo'yu öbür oÄŸluna nikahlar.
     Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra Ali köyüne döner. Zira Kore Savaşında ölmemiÅŸtir. Ali'nin gelmesiyle iÅŸler iyice karışır. YaÅŸanan olaylar sonucunda Ali köyünü terk etmeye karar verir. Ezo da Ali ile gelmek ister. Ali; Ezo'ya "Sen artık kardeÅŸimin karısısın" diyerek götürmez. Buna acıya dayanamayan Ezo yaÄŸlı urganda can verir. 
     ÃœÃ§Ã¼ncü Ezo Gelin filmi de 1973 yılında beyaz perdeye aktarılır. Filmin yönetmeni Fevzi Tuna,  senaryo Orhan Elmas, yapımcısı Memduh Ãœn'dür. Filimde Fatma Girik, Kadir Ä°nanır, Suphi Tekniker, Reha Yurdakul, Ä°hsan Yüce, YeÅŸim Tan, Sami Hazinses, Hikmet TaÅŸdemir, Güzin Özipek ve Tahsin Korel rol alır. Filmin konusu yine aynıdır.

 
         Kültür Merkezi giriÅŸinin yakından görünüşü.

      Evet, Ezo Gelin UruÅŸ'ta doÄŸmuÅŸ büyümüş, buradan Suriye'ye gelin gitmiÅŸ. Ãœnüne bu topraklarda kavuÅŸmuÅŸ. "Ben memleketime doyamadım bari mezarım doysun" diyerek mezarının Türkiye'yi görecek ÅŸekilde yapılmasını istemiÅŸ. 

    Ezo Gelinin kendi adına yaptırılan külliyedeki mezarı.



                  Mezar taşındaki hayat hikayesi.
      
      Yetkililer Ezo'nun vatan hasretini az da olsa dindirmek amacıyla Suriye'deki mezarını 24 Eylül 1999 tarihinde doÄŸup büyüdüğü köye getirmiÅŸler. "Ezo Gelin Barak Kültür Merkezi" adıyla da külliye toplumun hizmetine sunulmuÅŸ. EfsaneleÅŸen Ezo yapılan bu hizmetle de ebedileÅŸtirilmiÅŸtir. 


                    Müze haline getirilen iki katlı evi.

                                               HALÄ°L ATILGAN

     NOT (Repertükül) : Bu türkünün fotoÄŸraflarla desteklenen öyküsü ve geniÅŸ analizi için MAKALELER BÖLÃœMÃœ'ndeki DR. Halil ATILGAN'a ait "BARAK ELLERÄ°NÄ°N TALÄ°HSÄ°Z EZO'SU " baÅŸlıklı makaleye bakabilirsiniz...