UZUN HAVALAR

DEDÄ°M ADÄ°L EFENDÄ°M GEL KIYMA BANA


Repertuar No
143 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
-  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
 
Ä°cra Eden
Makamsal Dizi
Türü
 
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Do 
Ses GeniÅŸliÄŸi
10 ses 


                    Kaynak kiÅŸiden


TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

(aman)
DEDÄ°M ADÄ°L EFENDÄ°M GEL KIYMA BANA
DEDÄ° Ä°NSAF ETTÄ°M GELDÄ°M Ä°MANA
DEDÄ°M BÄ°R BUSECÄ°K KEREM ET BANA
DEDİ KAMAŞTIRIR GÖZLERİN YAVAŞ YAVAŞ (aman)

(ah)
DEDÄ°M ADUVLARA NEDEN UYARSIN
DEDÄ° BU HABERÄ° KÄ°MDEN DUYARSIN
ZALIM DÄ°DELERÄ°N KANA BOYARSIN
DEDİ AŞIK OLAN DÖKER KANLI YAŞ (ley)
DÄ° LEYLÄ°M LÄ° LEYLÄ°M HA LEYLÄ°M

(aman)
GARLI DAÄžLAR GALKMAYINCA ARADAN
HABER ALMAM O GAÅžLARI GARADAN
VER MURADIM YERİ GÖĞÜ YARADAN
KOYMA BENİ BU HASRETLE ÖLEYİM (ey ey aman)

(ah)
GAH SEFA BULDU GÖNÜL AYİNESİ GAHİ KEDER
HALİ ALEM BÖYLEDİR BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER (ley)
DÄ° LEYLÄ°M LÄ° LEYLÄ°M HA LEYLÄ°M

ADU : Adüv, Düşman


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

     Diyarbakır BuÄŸday Pazarı'nda "Alaflık" yapan Adil Efendi, aynı zamanda bu çarşının aÄŸasıdır. Yardımsever, zarif, hoÅŸ sohbet, dini bütün birisidir.
     Adil Efendi'nin oÄŸlu Remzi, Ä°zmir'e yerleÅŸmiÅŸ ve orada Hülya ismindeki bir kızla evlenmiÅŸtir.
     Birara Diyarbakır'da iÅŸleri bozulan Adil Efendi, Ä°zmir'de Karşıyaka - Konak arasında yolcu taşıyan vapurlardan birinin büfesinde çaycı olarak çalışan oÄŸlu Remzi'nin yanına gider.
     Remzi Ä°zmir'in EÅŸrefpaÅŸa Semti'nde kiraladığı evinde babasını misafir eder. Sabahları iÅŸe erken giden Remzi, iÅŸ dönüşü akÅŸam saatlerinde babasını alarak Ä°zmir'i gezdirir.
     Birgün Remzi iÅŸinde çalışırken Adil Efendi de yanına gider. Vapurla Karşıyaka'ya geçer. Orada biraz gezer ve vapurun diÄŸer seferi ile Konak Ä°skelesi'nde iner. Canı sıkılır, eve geri döner. Evin dış kapısını anahtar ile açar ve içeri girer. Kaldığı odadan sesler geldiÄŸini duyar ve oda kapısını açar. Gelini Hülya ile bir genci uygunsuz vaziyette görür ve ÅŸaÅŸkınlığından ne yapacağını bilemez. Bu esnada gelini ile beraber olan genç, Adil Efendi'nin bu ÅŸaÅŸkınlığından istifade ederek kaçmayı baÅŸarır. Adil Efendi, gelinine "Sen bizim namusumuzu iki paralık ettin. Seni öldürmem gerekir" der ve odadan dışarı çıkarak salonda ne yapması gerektiÄŸini düşünür. Gelinine bir ÅŸey yapmayıp doÄŸruca vapur iskelesine gider ve orada oÄŸlunun mesaisinin bitmesini bekler. OÄŸlu Remzi, çalıştığı vapurdan inince babasını bitkin ve üzerinde dalgın bir halde görür. "Baba ne yapıyorsun, burada neden oturuyorsun ?" der. Adil Efendi, oÄŸlu Remzi'nin koluna girerek iskeleden çıkıp yürümeye baÅŸlarlar. Tenha bir yerde durarak evde gördüğü olayı oÄŸluna anlatır. "Ben seni burada bekliyorum. Git ne yapman gerekiyorsa yap gel" der. Remzi donakalmıştır. Böyle bir ÅŸeyin olamayacağını düşünür, kızgın ve sinirli bir ÅŸekilde eve gider.
Kapıyı açıp içeri girince hanımı Hülya'nın divanda düşünceli bir ÅŸekilde oturduÄŸunu görür. Hiddetle yaklaÅŸarak kolundan tutup "Sen nasıl böyle bir ÅŸey yaparsın, benim namusumu iki paralık edersin ?" diyerek vurmaya baÅŸlar. Karısı Hülya, "Dur vurma ben bir ÅŸey yapmadım. Baban yalan söylüyor" deyince Remzi, hanımını kollarından tutarak kaldırır ve doÄŸruları anlatmasını söyler. Hanımı babasının anlattığı bir olayın olmadığını kendisine iftira attığını, babasının geldiÄŸi günden beri kendisini sevmediÄŸini ve bu iftirayı attığını aÄŸlayarak ve yalvararak söyler. 
     Remzi divana oturup düşünmeye baÅŸlar. "Acaba babam karımın söylediÄŸi gibi iftira mı atıyor ?" diye. Hülya, Remzi'nin yanına gelerek; "Ä°stersen beni öldür ama söylediklerim doÄŸrudur. Baban bizi ayırıp seni Diyarbakır'a götürmek istiyor. Buralara alışamadı. Bana inan benim bir suçum yok." der.
Oğlu Remzi dönmeyince evde bir şeyler olduğu düşüncesine kapılan Adil Efendi eve gelir, kapıyı çalar. Kapıyı açan Remzi, babasını karşısında görünce, "Baba hele içeri gel" der. İçeri giren Adil Efendi karşısında gelinini görünce Remzi'’ye, "Bu namussuzu öldürmedin mi ? Sen nasıl insansın ?" diyerek gelinine saldırır. Remzi, babasını tutarak, "Baba ben konuştum, senin anlattığın gibi bir olay yok" deyince Adil Efendi belinden silahını çıkararak gelinine doğru uzatıp sıkmak üzereyken oğlu Remzi müdahale eder. "Baba elin ayağın öpeyim sıkma, boşu boşuna başımızı belaya koyma" deyince duraklayan Adil Efendi, silahını beline bırakarak evden dışarı çıkar ve biraz yürüdükten sonra bir parkta oturup düşünmeye başlar.
"Demek ki benim oğlum bana değil, hanımına inandı. Remzi bu kadının kölesi olmuş, bunu bu haliyle kabul ediyorsa ben bu yaşımda ne yapabilirim ? Benim görüp anlattığım olayı yanımda şahidim yoktu ki ispatlayayım... Keşke olayı gördüğüm zaman kadını öldürseydim" diye düşünür ve artık burada kalamayacağına karar vererek Diyarbakır'a döner ve bir zaman "Çarşı Ağalığı" yaptığı Buğday pazarında çalışmaya başlar.

                                                   Diyarbakır Kültürü
                                                   Vedat GÃœLDOÄžAN